Galibiyette herkes kendine paye çıkarır ve benim sayemde gibisinden safsatalar ortaya koyar.
Her seçim döneminin ardından bu tipte insanlar ister istemez dikkat çeker ve galibiyetin sahibi, mağlubiyettekine nazaran daha fazla olur.
Mağlup gelindiğinde ise bir sessizlik kaplar ortalığı ve bir süre sonra da keşkeler, şunu yapmadık etmedik gibisinden ifadeler ve en son mağlubiyetin müsebbipleri bulunulur.
Bizim seçimdeki mağlubiyetin müsebbibi de aday olan Kemal Kılıçdaroğlu oldu.
Netice bu bir demokrasi yarışı ve kaybetmek de bu işin cilvesi. Bu tip seçimlerde kaybetmiş olmak iyiyi kötü ve kazanmış olmak da kötüyü iyi yapmaz. Kaybedeni alaya almak bizim toplumda moda bir tutum ve dün Galatasaray’ın şampiyonluğunda da bunu bir kez daha gördüm. Bir Galatasaraylı olarak Fenerbahçe’nin de önümüzdeki sezon şampiyon olmasını isterim. Çünkü Fenersiz Cimbom, Cimbomsuz Fener hiçbir işe yaramaz.
MUHALEFETTE DEĞİŞİM OLMALI MI?
Bu sorunun cevabını kime sorsanız (oy veren veya vermeyen) kesinlikle evet yanıtını alırsınız. Ben ise mevzuya biraz daha değişik yaklaşan taraftayım.
Dün, gazetelerde ve sosyal medyada İmamoğlu’nun CHP’nin başına geçeği, CHP’de kurultay murultay çağrıları gibisinden yığınla yazılar ve paylaşımlar ortaya kondu.
Bana göre muhalefette değişim olmalı, fakat bu değişim sol bir gelenekten gelen Ana Muhalefet Partisi CHP’de değil, merkez sağ olan İYİ Parti’yi kapsayan bir sürece evrilmeli. Merkeziyetçi olmayan (sağcı olmayan) partilerin Türkiye şartlarında tek başına iktidar olmaları çok zor ve güç.
Gelinen noktada kimsenin 14 ve 28 Mayıs’tan hiçbir ders çıkarmadığını gördüm.
Neden mi?
Onca ekonomik soruna, 21 yıllık yorgunluğa rağmen AK Parti ve lideri Recep Tayyip Erdoğan tekrar iktidara geldi.
Aradan geçen 100 yıla rağmen, Türk Milleti’nin lidere önem verdiğini ve dahası yüzde 70’lik bir sağ kesimin bulunduğu gerçeğini artık muhalefetin kabul etmesi gerekiyor.
Vatandaşın sol partileri içine tam olarak sindirmediği ve tek parti dönemi dışında CHP’yi hiçbir zaman tek başına iktidara getirmemesinden de belli.
Lider önemli, fakat liderin bulunduğu parti de bir o kadar önem taşıyor. Hatta Ecevit de CHP ve devamı olan partiden koptuktan sonra kazandı.
Bu bakımdan İmamoğlu daha merkeziyetçi bir partide bulunursa, ikinci bir Recep Tayyip Erdoğan gibi olabilir.
Bu yazıyı bugün yazıyor gibi olsam da, bu kanıya Kılıçdaroğlu’nun Uşak mitinginde daha net vardım.
26 Nisan 2023 günü Uşak’ta yapılan mitinge gittim ve orada vatandaşın hal ve hareketlerini dikkatle izledim.
Yanlış hatırlamıyorsam ilk Mansur Yavaş çıktı ve ardından da Ekrem İmamoğlu konuştu. Son olarak Kılıçdaroğlu’nun çıkmasıyla kalabalıktaki kopmalar dikkatimi çekti.
Artık şunu net bir şekilde anlamakta yarar var, Kılıçdaroğlu, mütevazi, beyefendi, çok bilgili ve donanımlı biri olabilir, fakat toplumda iktidara gelecek bir karşılığı yok.
ALİ ARASLI///