Yaşam

Uşak'ta evlerinin yanışını seyrettiğiniz insanlar size daha nasıl davransın!

Tarihe not düşen sözler: "Uşak'ta daha dün evinin yanışını seyrettiğiniz insanlar size daha nasıl davransın"

Abone Ol

Uşak Araştırmaları Derneği Başkanı Ömer Aşçı, Batı Cephesi Kumandanlığı Menzil ve İkmal Şube Müdürü Binbaşı Mehmet Nuri (Berköz) Bey'in 2 Eylül 1922 tarihinde Yunan Küçük Asya Ordusu Başkomutanı Nicolas Trikopis ile arasında geçen diyaloğu paylaştı. Söz konusu diyaloga göre Uşak'tan Polatlı'ya yayan gidecek olan Yunan subaylar için destek isteyen Trikopis'e verilen yanıt dikkat çekti. Binbaşı Mehmet Nuri'nin "Ben sizleri sizin yakamadığınız, ayakta kalan binalarda barındırıyorum. Altlarınızdaki yataklar, insanlarını diri diri öldürdüğünüz evlerden alındı. Daha dün evlerinin yanışını seyrettiğiniz insanlar, size daha nasıl davransın. Ankara’ya ulaşan demir yollarını siz tahrip ettiniz" ifadesi dikkat çekti. 

İŞTE O GÜN YAPILAN GÖRÜŞME ŞÖYLE:

"Düşmanı kovalayan Türk kuvvetleri İzmir'e doğru akarken beni Uşak mevki komutanı olarak görevlendirdiler. Orada binlerce Yunan esirinin ihtiyaçlarını karşılamaya çalışıyordum. Yunan başkumandan vekili Trikopis de Uşak’ta idi. Bir gün emir erim, Trikopis ’ten Fransızca bir mektup getirdi. Mektupta esir general;

-Dün yetkili bir subaydan, esir Yunan subaylarının Ankara’ya gönderileceklerini ve Uşak’tan Polatlı’ya kadar yaya götürüleceklerini öğrendim. Sorun bu kadar değildi elbette. Bu subaylarımız savaş sebebiyle yorgundurlar. Gıdasızlıktan düşkün ve halsizdirler. Ne kaput ne battaniyeleri vardır. Birkaç kilometre yürüdükten sonra yıkılıp kalırlar. Bence ihtiyacı olanlara elbise ve ayakkabı verilmesi ve arabalar tahsis edilmesi iyi olur. Bu hususa nazarı dikkatinizi çekerim” diyordu.

Trikopis’i çağırttım. Ve;

-Ben sizleri sizin yakamadığınız, ayakta kalan binalarda barındırıyorum. Altlarınızdaki yataklar, insanlarını diri diri öldürdüğünüz evlerden alındı. Daha dün evlerinin yanışını seyrettiğiniz insanlar, size daha nasıl davransın. Ankara’ya ulaşan demir yollarını siz tahrip ettiniz. Yol yok. Sekiz yaşındaki çocuklarımız bile, kilometrelerce mesafeye sırtlarında mermi taşıyorlar. Memleketim kan ağlarken; bu gösterdiğimiz lütufkârlığı dünyada hangi millet gösterebilir. Arkanızda bıraktığınız harabelerde ne koydunuz ki ne istiyorsunuz. Bir yıl önce subaylarınız, Uşak’tan Sakarya’ya koşarak gelmişti. O zaman nasıl yürüdülerse şimdi de öyle gidecekler. Buralara sizi biz mi çağırdık. Hangi yüzle bizlerden merhamet istiyorsunuz!

Bu sözlerimi gözleri yerde dinleyen Trikopis, utançtan dudaklarını ısırıyordu. Bana doğru zoraki bir bakışla;

-Bazı subayların ısrarı ile o mektubu yazmıştım. Beni bağışlayın ve o mektubu yok sayın” dedi.”