Netflix’te 1 Aralık 2022 itibariyle gösterime giren Esrarengiz Canavar’ı yani ‘Troll’ü bugün izledim. Troll’ü izlemeyenler için kısaca özetlemek gerekirse, çevrecilerin eylem yaptığı bir dağda dinamit patlatan yol ekipleri bulunuyor. Filmde ifade edilen Dora dağlarındaki demiryolu inşaatının çevresinde protesto eden doğa gönüllüleri, ellerinde pankartlarla sloganlar atıyor: “Dağı terk edin”, “Dağı terk edin”….

Sloganlar atılırken, bir görevli dinamiti patlatıyor ve şiddetli bir patlamanın ardından, tekrar yol yapımı için tünelin içine giriyorlar. Aniden taş taş üstünde kalmayacak bir sarsıntı oluyor ve kaçışmaların akabinde geriye büyük bir iz ve ayak izi kalıyor.

Başkent Oslo’da toplanan güvenlik konseyi, bunun ne olduğunu çözmeye çalışıyor, tabii de filmin ana karakteri jeolog bir profesör, deli olarak görülen babasından aldığı destekle bunun, İskandinav mitolojisinin önemli karakterlerinden biri olan Troll olduğunu ifade ediyor.

Üzerinde toprak, bitki örtüsü, kocaman burnu, ağaç çalısı sakalları olan ve boyu 40 metre olarak ölçülen bu devasa yaratığın taşıdığı tabiat ötesi kokusu, dişi olması ve sürekli ağlamaklı hali, aslında onun Tabiat Ana’yı tasvir ettiğini anlamamıza yetiyor.

Filmde tek katlı dağ evi yıkılan yaşlı bir kadının “Sesinde ağlama vardı” ifadesi ve daha önce ölen bebek bir trolün çürüyen kafa tasını eline aldığındaki hüznü, filmin senaristinin tabiat anaya vurgu yaptığını gösteriyor.

Troll’ün yok edilmesi için toplanan Oslo’da nükleer silah olarak kullanılası tasarlanan füzeleri gündeme almaları da dikkat çeken bir diğer detay.

Troll, kendisine sıkılan her kurşunda tekrar gövdesini yeniliyor. Kendisine saldıranlara zarar veriyor, dev ayağının altında duran küçük bir kız çocuğuna zarar gelmemesi için de üzerine düşen helikopteri durduruyor.

Troll’e başa çıkanlar, tüm silahları deneyip sonuç alamıyorlar ama, ne zaman ki güneş doğuyor ve o anda izleyenleri üzen bir düşüşle Esrarengiz Canavar’ın sonu geliyor.

Besim Atalay Güzel Sanatlar Lisesi öğrencileri, Atatürk'ün en sevdiği şarkları seslendirdi Besim Atalay Güzel Sanatlar Lisesi öğrencileri, Atatürk'ün en sevdiği şarkları seslendirdi

Filmi izlerken, Troll’ün tarafını tuttum, çünkü O’nun içine düştüğü durum bana Murat Dağı’nı da çağrıştırdı…

Yaklaşık 4 yıldır Murat Dağı’nda bir altın madeni macerasıdır gidiyor.

Gerçek hayatta, İskandinav mitolojisindeki gibi bir canavar ortaya çıkmayacak, şehirleri talan etmeyecek, insanları öldürmeyecek ama insan faktörüyle, sırf üç kuruş para kazanmak için talan edilen doğanın faturasını herkes bir şekilde ödeyecek. Tıpkı Troll’e inanan ve O’nun masum olduğunu düşünen Deli’nin yine aynı Troll’ün istenmeyen kuyruk darbesiyle ölümü gibi…

Murat Dağı’nda günlük ortalama 7 bin ton dinamit patlatılacak ve hesapta olmayan sarsıntılarla karşı karşıya kalınacak. Burası için ikircikli yaklaşanlar da bunun faturasını ağır ödeyecekler.

Sesini çıkarmayan ve bu mücadeleyi yapanları marjinal diyerek etiketleyenler, susuz kaldıklarında, yiyecek ekmek bulamadıklarında, filmde olduğu gibi toplu halde şehri terk etmek zorunda da kalacaklar. (Sakın bu olmaz demeyin, 3 yıl öncesine kadar salgın olacak, herkes eve tıkılacak deseydiniz herkes size gülerdi. Ama yaşananlar mümkün görülmeyen bir çok şeyin olabileceğini gözler önüne serdi).

Lafı uzatmaya gerek yok… Tabiat anaya tokat atanlar yiyecekleri tokatla bir daha ayağa kalmayacaklardır.

Son tahlilde, Bana göre Troll, Murat Dağı’nın da sembolize olmuş halidir.

ALİ ARASLI///

               

Editör: TE Bilişim