Uşak'ta üniversite öğrencilerine burs vermek isteyenlere çağrı! Uşak'ta üniversite öğrencilerine burs vermek isteyenlere çağrı!

Uşak Tanıtım ve Kültür Gönüllüleri Derneği’nin Eşme İsalar köyündeki çalışmasına katılan İmren Savaş, burada eğitim hayatına nasıl başladığını anlattı. Zor koşullarda okula yazıldığını belirten İmren Savaş, Dernek Başkanı Mehmet Keyvanoğlu’na şu açıklamalarda bulundu:
OKULA GİTMEK İÇİN MAHKEMEDE 2 YAŞ BÜYÜTÜLDÜ
“Köyün ilk okuyan kızlarından biriyim ve bir gün babam şehre gider ve bir banka veznesindeki kadın memuru görür. Onu görüne heveslenir ve beni okula yazdırmaya karar veriyor. Yaşım küçük olduğu için kayıt yapmıyorlar. Mahkeme kararıyla yaşımın büyütülmesi gerekiyor ve biraz boyum ve posum yerinde olunca 2 şahitle babam beni mahkemeye götürüyor. Mahkemede hakim soruyor ve tanıyor musunuz diyor. Ramazan dede vardı ve benim yaşımın büyük olduğunu ifade ediyor. Hakim de okumam için yaşımı 2 yaş büyüttü ve ben okula kaydoldum. Köyün ilk okuyan kızın unvanını almak kolay değil.”
BÜYÜKLER KIZDI, BABASI BUNA RAĞMEN GERİ ADIM ATMADI
“Babamın dayısı ve babası, biraz kızdı. Babama köye kötü örnek olacağımı ifade ediyor. Babam onlara kulak asmadı ve bizim kuşak okudu ve başarılı oldu. Babam 1923 doğumlu bir Cumhuriyet çocuğu ve Atatürk’ün ilkelerini benimsemişti. Biz köyde 4-5 çocuktuk ve ayakkabılar yok. Eşme köyünde lastik çizmelerle köye gidiyorduk. Henüz Eşme’de lise de yoktu. O günlerde okul öğleye kadardı ve dedem ve babaannem bizim başımızda durarak, tüm çocukların okumasını destekliyordu. Biz hafta içinde Eşme’ye gideriz ve Cumartesi öğleye kadar okula gideriz.  Okula yürüyerek giderdik ve bazen büyükler ve ağabeylerim beni sırtlarında götürürdü. Neyse yıllar geçti ve su gibi zaman aktı gitti. Köye gelirdik ve ertesi gün akşamüzeri giysilerimiz yıkanmış ve heybelere koyardık. Araba yok, traktör yok ve ulaşım aracı vardı. Pazar günü Eşme’ye varırdık ve hava kışın soğuk olurdu. Şimdi o soğuklar yok. Bir gün babam beni yürüyemediğim için eşeğin semerinde götürdü. Babam zannettim ki senin hayvanın üstünde donduğunu sandım dedi. “
AĞABEYİ OKUL BİRİNCİSİYDİ VE BU YÜZDEN BABASI GURUR DUYUYORDU
“Biz hep ağabeylerimizin çantası ve gerçeklerini kullandık. İlk okulda okurken odun ve kömür sobası vardı. Dedemler Eşme’de bir ev aldılar ve başımızda kalırlardı ve hafta içi onlar bakardı.  Gaz lambasının etrafında herkes çalışır işini yapardı. Ağabeyim okul birincisiydi ve ben de okul birincisiydim. Babamın yamalı pantolonu vardı ve İngiliz pantolonu derlerdi. Babam gurur duyardı, okula geldiğinde bütün öğretmenler babamı ilgiyle karşılardı. Öğretmen okulu sınavına girdim ve öğretim bana makale okuyup okumadığımı sordu. Şevket Rado’nun makalelerini okuduğumu söyledim ve öğretmenler buna hayran kalmıştı. Sonra öğretmen oldum ve yurtdışına Türkçe öğretmeni olarak gönderildim. Benden sonraki bütün kızlar okudu ve hepsi İmran abla sen olmasan okuyamazdık diyor. Sen güzel giyiniyordun ve bir okullu olarak her yaz köyümüze gelirdik. Buğday toplama, ekin biçme ve hepsinde çalışır ve babama yardım ederdik. Okul masrafımızı çıkarırdık.”
Z KUŞAĞI TEKNOLOJİYİ İYİ KULLANIYOR BEN ONLARDAN UMUTLUYUM
“Öğretmen olduktan sonra da çalıştık ve ağabeyim de gelip bizimle tırpan biçti. Ağabeyim Hacettepe Üniversitesi’nde öğretim üyesiydi ve emekli oldu. Bizim hiçbirimiz zengin olmadık ve ülkesini seven insanlar olduk. Okulların badanasını yaptık ve sobasını yaktık. Bizler ülkemizi bu omuzlarda taşıyarak bugünlere getirdik. Günümüz gençleri hem modern düşünüp hem de geleneksel değerlere sahip çıksınlar. Benim en son çalıştığım okulda, bizim kuşağımızdan öğretmenler kalmadı. Değişim ve gelişim yerinde durmuyor. Z kuşağı veya Y kuşağı çok anlamaza katılmıyorum. Elbette onlar bizden farklı olacak ve onlar da bazı gerçekleri idrak edecekler. Teknolojiye bizden daha hakim olacaklar. Ben Z kuşağından umutluyum.” 

Editör: Ali ARASLI