Uşak’ta Hacet Dağı isimli bir dağ ve burada mezarı bulunan Hacet Dede isimli bir zatın adını biliyor musunuz?
Uşak’ta yağmur duasının bir dönemin önemli bir kültürü olduğunu ve yemekler pişirilerek sürdürüldüğünden haberdar mısınız?
Uşak’ın kültürünü, kaleme alan Mehmet Keyvanoğlu’nun Uşak’ta Su Kültürü ile Ulubey kitabında, yağmur duasına, yer verildi. Her 2 eserde de Hacet Dağı ve dağın adını aldığı Hacet Dede geniş bir şekilde ele alındı.
WHATSAPP HABER KANALIMIZA KATILIN! (SEVİYESİZ HİÇBİR VİDEO VE FOTOĞRAF PAYLAŞILMAMAKTADIR)
Keyvanoğlu, Kuşbudak ağacının da kutsal kabul edildiğini ve dileklerin kabulü için buraya bez bağlandığını da yazdı.
Dahası, buradaki Yörüklerin kışın kaldıkları Kışla ve yazın yerleştikleri Murat Dağı bilgisi de dikkat çekti. Akıllara "Yörüklerin adım attıkları her yerden altın çıkmış" ifadesi geldi.
UŞAK’TA YAĞMUR DUA ÖNEMLİ BİR YER TUTUYOR, YAĞMUR GELİNİ DAHİ VAR
Kitaplarında, Uşak’ta yağmur duasının çok önemli bir yer tuttuğunu belirten Keyvanoğlu, bunun genellikle Mayıs ayında yapıldığını anlattı. Köylerde yağmur gelini dolaştırıldığını belirten Keyvanoğlu, evlerden geline su dökülüp, erzak toplandığını ifade etti. Bu geleneğin Kışladağı’nda yapıldığını belirten Keyvanoğlu, buradaki bir dağa Hacet Dede’den dolayı Hacet Dağı denildiğini kaydetti. Keyvanoğlu, şu bilgileri aktardı:
“Dua için, Hacet dedeye çıkılırken, dağın alt tarafında yemekler pişer, duadan dönülünce burada yemek yenirmiş. Eğer yağmur yağarsa aynı şekilde birde şükür duasına çıkılırmış. Dedenin başucunda önde erkekler, arkada kadınlar dua ederken, çocuklar bir yetişkinin ardında dedenin etrafında dönülürmüş. O yetişkin kişi dua eder, elindeki mendili sallayınca, çocuklar Amin diye bağırırmış. Sonra çocuklar tekerleme söylemeye başlarmış”.
Keyvanoğlu, “Önceleri üç köy birleşerek (İnay, Gümüşkol ve Kışla köyleri) Hacet dağına çıkılırmış. Şimdi her köy kendisi çıkıyormuş” bilgisini de paylaştı.
HACET DEDE’NİN KABRİNİN YANINDAKİ MAĞARADAN ŞİFALI SU ÇIKAR
Hacet Dede’nin kabrinin Hacet Dağı’nın zirvesinde yer aldığını söyleyen Keyvanoğlu, şöyle devam etti:
“Kabrin yanında küçük bir mağara vardır. Buradan şifalı bir su çıktığı cilt hastalıklarına iyi geldiği söylenir. Buradan alınan çamur hastalıklı yere sürülünce iyi geldiği söylenir.”
KUŞBUDAK AĞACINA BEZ BAĞLAYIP DİLEK DİLEMEK BİR GELENEK
Kabirde çok sayıda devşirme taş kullanıldığını ve definecilerin burayı tahrip ettiğini ifade eden Keyvanoğlu, şöyle dedi:
“Tarih hırsızları tarafından çok kereler kabir tahrip edilmiştir. Kabrin yakınında bir Dişbudak köylümüz diliyle Kuşbudak(Akçaağaç)vardır. Bu ağaçta kutsal kabul edilir. Çocuğu olmayan, bir dileği olan insanlar buraya bez bağlarlar. Önceki yıllarda burada iki kabir olduğu, diğerinin tarih hırsızları tarafından talan edilip mezar yerinin kaybolduğu söylenir.
Edeler dedesi; Edeler dağında zirvededir.
Nal tepesi dedesi; Sivri tepe olarak bilinen tepededir.
Bu dedeler hakkında anlatılan rivayet ise şöyledir. 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı başladığında, bu üç tepe de bir ışık belirmiş. Üç ışığın sonra birleşerek tek ışık olarak Kıbrıs yönünde gittiği anlatılmaktadır”.
UŞAK YÖRÜKLERİNİN ADIM ATTIKLAR YERDEN ALTIN FIŞKIRMIŞ!
Keyvanoğlu, Kışla’daki Lydia kentinden kalan kalıntıların Hacet tepesi diye anılan bölgede yer aldığını da kitabına not düştü.
Keyvanoğlu, Kışla’nın adının nerden geldiğini de şöyle özetledi:
“Köyümüzde eski çağlara ait kalıntılar Hacet dağı ve Ulucak yerleşim alanındadır. Köyün kuzey ve kuzeybatı yönlerinde bulunan Hacet dağı, Edeler dağı, Sivri tepe ve Koca dağ (Kurt dağı) doğal olarak bir siper oluşturmaktadır. Bu dağların alt tarafındaki 7 Yörük obası yaz ayları Murat dağına göçer, kış aylarında buraya konar. Köyün adı bundan Kışlak olmuş, sonra Kışla ’ya dönüşmüş. Buradaki çadırlarını sökmezler, yayladan dönünce yerleşmeleri kolay olurmuş. Ancak civar köylerle aralarında bazı anlaşmazlıklar çıkarmış. Bir yıl yine döndüklerinde bakıyorlar, çadırları yanmış. Onlarda yerine ev yapıp buralara yerleşiyorlar”.
Yörüklerin kışın kaldıkları Kışla’da ve Murat Dağı’nda altın çıkarma ve arama faaliyetlerinin yaygın bir şekilde yapılıyor. Bu durum, akıllarımıza “Yörüklerin adım attıkları yerden altın fışkırmış” ifadesini getiriyor.