Türkiye’nin akciğerlerinden olan Kaz Dağları’nda altın arama faaliyetleri yapılıyor ve yer altı zenginliklerini ekonomiye kazandırıyoruz ve istihdam sağlıyoruz söylemleriyle, doğa zehirleniyor.
Şu sıralar aynı akıbetin Murat Dağı için de geçerli olduğunu söylemek mümkün. Uşak, Kütahya, Eskişehir ve Sakarya’ya kadar uzanan geniş bir havzayı sulayan ve altından daha değerli bir doğal zenginlik üreten Murat Dağı’nın yok olmaması için yoğun bir mücadele veriliyor.
ÇED olumlu raporu verilen altın madenine karşı, bazı siyasetçilerin dava açtıkları ve maalesef bunun ‘eş dost alışverişte görsün’ mantığıyla ortaya konması, sadece ve sadece gaz alma mantığıyla yapılması, dikkatlerden kaçmıyor.
Kitlesel anlamda, ‘öğrenilmiş çaresizlik’ duygusunu içselleştirmemek ve cennet gibi doğanın yok olmasını, ‘Ne yapalım uğraştık elden bir şey gelmedi’ sözleriyle geçiştirilmemesi için mücadelenin toplumsal bazda daha fazla kabul görmesi gerekiyor.
Maden şirketlerinin ortaya koyduğu istihdam algısına da dikkat edilmeli diyen düşüyorum. Zira, Türkiye’deki altın madenlerinin neredeyse tamamını Kanadalı şirketler işletiyor. Kaz Dağları’ndaki altın madenini işleten Kanadalı maden şirketi Alamos Gold’un CEO'su John McCluskey'in geçtiğimiz yıl ülkesindeki bir televizyon kanalına verdiği demeç CHP'li Gürsel Tekin tarafından paylaşıldı. Açıklamada McCluskey,"Yabancı işçi çalıştırmıyoruz. Türkler taş taşımakta çok iyiler” sözü, torpille bu madenlere girmek isteyenlerin dikkatine sunuldu. Yani bu sözler, Türk halkının kendi ülkesindeki madenlerde, yabancılar tarafından nasıl köleleştirildiğinin net bir açıklaması haline geldi diyebiliriz.
Tekin, “Bizim insanımız taşeron olarak madende çalışıyor, bizim doğamız yok oluyor, Kazdağları zehirleniyor. Türkiye kaybediyor" diyerek tepkisini ifade etti. Fakat Tekin’in bilmediği bir konu daha var. Altın madenleri, siyasetçileri ve atanmışları çok iyi kullanıyor.
Öyle ki iktidardan, muhalefete hemen her partilerde görev alan isimlerle çalışmalar yapıyor. Vekilinden başkanına kadar hepsine belli bir ölçüde kadro tahsis ediyorlar. Ve bu kadrolar, öyle her adama da verilmiyor. Seçme ve torpilli olanlar, ancak ve ancak belli hizmetleri yerine getirirse işe girebiliyor. Geçtiğimiz 31 Mart seçimlerinde, Uşak’taki bir ilçeyi kazanan bir başkan adayının, altın madeninde iş imkanı sağlamayı vaatleri arasına koyduğu toplumsal bazda biliniyor.
Yani bizim siyasetçilerimiz, altın madenlerinin yaşadıkları bölgeyi zehirlediklerini düşünmemekle birlikte, Kanadalı şirket yöneticisinin ifadesiyle ‘köleliği’ bir siyasi argüman olarak kullanıyorlar.
Yarın Murat Dağı’na da maden kurulduğunda, aynı filmi izleyeceğimizden şüpheniz olmasın. Bizim ülkemize sadece bu işin zehri kalacaktır ve kendi insanımız, köle olmak için araya adam sokmaya devam edecektir.
SEVGİYLE KALIN…
ALİ ARASLI
'Taş taşıma işini', bizdeki bir başkan adayı vaat olarak sundu ve seçimi kazandı
Kanadalı altın madeni yöneticisi, Türk işçileri köle gibi görüyor. Bizde ise, bir ilçe belediye başkan adayı, seçimi kazanmak için maden işçiliğini (yabancıların çalışmadığı ve bizim halkımızın seve seve çalıştığı işleri) vaat olarak sunuyor.
Editör: TE Bilişim
Yorumlar