Önceki gün, rüzgar nedeniyle Uşak’ta yarım asırdan fazla bir süredir hizmet veren Çarşamba pazarının çatısı uçtu ve çatıdan saçılan malzemeler pazaryerinin içine düştü.
Sokağa çıkma kısıtlaması nedeniyle, pazaryerinde esnaf ve vatandaşın olmaması şanstı ve hiç kimse zarar görmedi. Bu olay, pazarın kurulduğu her hangi bir günde meydana gelseydi (örneğin Çarşamba), yaralanmalar veya can kayıpları olabilirdi.
Uşak Belediye Başkanı Mehmet Çakın da, “Bugün ucuz atlattık. Ya dün olsaydı. Yeni bir Çarşamba Pazarı için biz hazırız. Projemiz hazır. Hepimizin can güvenliği ve şehrimizin güzelliği için tek ihtiyacımız biraz fedakarlık ve anlayış” sözleriyle, can kaybı olmadığını, fakat bu alanın bir an önce yenilenmesinin elzem olduğunu vurguladı.
Pazaryerinden bir esnaf arkadaşım olayın ardından telefon açarak, pazaryerinin çatısının güçlendirilmesini ve böyle bir haber yapmamın esnafı memnun edeceğini ifade etti. O’na bunun çok mantıklı olmadığını ve ilerleyen günlerde benzer olayların yaşanabileceğini ve en önemlisi pazarın ekonomik ömrünü tamamladığını anlattım.
Merhum Uşak Belediye Başkanı Hakkı Yağcı döneminde yapılan Çarşamba pazarı, zamanının modern yapılarından biriydi ve aradan yarım asırdan fazla süre geçtiği için her gün başka bir yerinden arıza veriyor.
Üstü kapalı olmasına rağmen yağmurlu havalarda akan, ışıklandırma sistemi elverişli olmayan, bulunduğu bölgede trafiği kilitleyen ve kentte farklı noktalara inşa edilen yeni semt pazarları nedeniyle eski cazibesini kaybeden Çarşamba pazarı için tek çözüm, yıkılması ve yenilenmesidir.
Çarşamba pazarı 2004’ten beri göreve gelen her belediye başkanı tarafından yenilenmek istendi diye biliyorum. Fakat ne olduysa, burada lokal onarımlar yapılarak, durum şimdiye kadar idare edildi. Aşağı yukarı 20 yıl önce, ekonomik ömrünü tamamlayan Çarşamba pazarının yenilenmesi noktasında, net bir irade ortaya konamadı ve bunda mahalle baskısı (yani bir grup esnafın tepkisel tutumu) etkili oldu.
Normal şartlarda, tam tersi olmalıdır, esnafın belediyeye “Can güvenliğim yok, bu pazarı yık yenisini yap” demesi gerekirken, buna en çok karşı çıkanın esnaf olması düşündürücüdür.
Sonuç itibariyle, büyük facialara gebe gibi duran Çarşamba pazarı için artık daha net bir iradenin ortaya konması ve gündelik çıkarların bir kenara bırakılması gerekiyor. Yıkılıp yenilenme işlemi, bu alanın daha etkin ve verimli kullanımını da beraberinde getirecektir. Belki biraz zahmetli olacak gibi gelebilir, fakat her zahmetin sonunda rahmet vardır.
Yaşanan bu olaydan sonra, belediye yönetiminin esnafı ekonomik anlamda mağduriyetini en aza indirecek şekilde bir çözüm bulması ve bir an önce bu işe başlaması, modern bir kent görünümüne kavuşmaktan ziyade, can ve mal güvenliği için zorunluluktur.
Sözü fazla uzatmadan, bizim Çarşamba pazarının halini şu kıssayla özetlemek uygun olacaktır:
“Köyde yaşayan bir vatandaşın, taş ve toprakla kardığı duvar, gün gelmiş, çeşitli yerlerinden çatlaklar vermeye başlamış. Vatandaş, bu duruma çözüm için sürekli çamur karıyor ve çatlayan yerleri kapatıyormuş.
Her hafta bir kaç yerden çatlayan duvar, çamurlardan tanınmaz hale gelmiş ve günün birinde vatandaşın üzerine devrilmiş. Duvara sitem eden vatandaş ummadığı bir cevapla karşılaşmış.
Duvar dile gelmiş ve demiş ki; "Bana kızma, ne zaman yıkılacağımı söyleyecek olsam, hemen ağzıma bir avuç çamur tıkadın ve beni susturdun"...