15. ve 16 yüzyıllarda Uşak’ta yaşayan, bu yüzden kurduğu tarikata “Uşaki” adı verilen Hasan Hüsameddin Uşşaki için Uşak Üniversitesi tarafından kurulan Tasavvuf Araştırmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi düzenlenen törenle açıldı.
Atatürk Kültür Merkezi’nde gerçekleşen törene Milletvekili İsmail Güneş, Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK) Yürütme Kurulu Üyesi Prof. Dr. İbrahim Hatipoğlu, Belediye Başkan Vekili Hakan Uludağ, Rektör Prof. Dr. Sait Çelik, Hayırsever İşadamı Atasay Kamer, misafir rektörler, davetliler ve akademisyenler katıldı.
Uşaklıların yoğun ilgi gösterdiği program Soma’da yaşamını yitiren maden işçilerimize ithaf edildi. Tören öncesi hayatını kaybeden işçilerimiz için lokma dağıtıldı.
“MANEVİ MİMARLARA ŞÜKRAN”
Açış konuşması yapan Rektör Prof. Dr. Sait Çelik, büyük bir acı yaşadığımıza dikkat çekerek ‘Ülke olarak millet olarak yüreğimize ateş düştü. Ebediyete intikal edenlere Allah’tan rahmet diliyorum. Yakınlarının ve milletimizin başı sağ olsun. Acımız henüz çok taze. Üzerinde konuşmaya uygun değil. Ancak olayın bütün yönleriyle araştırılıp bütün detaylarıyla çıkarılacağından hiç kuşkum yok. Yasa, yönetmelikler açısından hiçbir eksikliğimizin olmadığını düşünüyorum. Bütün bunlara rağmen bu esef verici hadise meydana geldi. Ancak şunu da bir moral olması açısından ifade etmem gerekiyor. Bu müessif olay kriz yönetiminde ne kadar başarılı olduğumuzu gösterdi. Milletimizin yüreği Soma’da atıyor. Van depreminden sonra millet olduğumuzu gösterdik. Tasada bir olduğumuzu gösterdik. Bugün burada açılışını gerçekleştirdiğimiz Hasan Hüsameddin Uşşaki gibi millet olma bilincinin oluşturulmasına vesile olan tüm manevi mimarlarımıza şükranlarımızı sunuyoruz. İslam ve tasavvuf ilminin derinliklerine vakıf olan ve hayatı boyunca İslam’a ve kurana hizmet eden Uşşaki, sayısız insanın yetişmesine vesile olmuştur. Biz Uşak Üniversitesi olarak böylesine kıymetli değerleri sahiplenip, ilmi araştırmalar yaparak alana katkı sunmayı hedefliyoruz. Bu gibi merkezlerimizin açılması fikrini ateşleyen sevgili patronum Atasay Kamer’e, Hasan Hüsameddin Uşşaki Tasavvuf Araştırmaları Uygulama ve Araştırma Merkezinin kuruluşunu gerçekleştiren Yüksek Öğretim Kurulu adına Sayın Prof. Dr. İbrahim Hatipoğlu hocama, bu ekolün gönüllülerine teşekkür ve şükranlarımı sunuyorum. Hayırlara vesile olmasını diliyor hepinizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum ’ dedi.
“Toplumsal taleplerin, üniversitenin imkanları ile devletin himayesi ve sunduğu fırsatlarla değerlendirilmesi çok güzel işlere vesile oluyor”
Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK) Yürütme Kurulu Üyesi Prof. Dr. İbrahim Hatipoğlu ise konuşmasında ülke olarak, Müslümanlar olarak imtihan olduğumuzu dile getirerek son günlerde yaşadığımız acı olaydan dolayı Rabbimizden, rahmetini ve merhametini niyaz ederek yaşamını yitiren maden işçilerinin mekanlarının cennet olmasını diledi.
Prof. Dr. İbrahim Hatipoğlu halktan gelen toplumsal taleplerin üniversitenin imkanları ile devletin sunduğu fırsatlar ve himayesiyle değerlendirilmesinin çok güzel işlere vesile olduğunu belirterek konuşmasında şunları söyledi: ‘Hasan Hüsameddin Uşşaki Tasavvuf Araştırmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi buna güzel bir örnek olacaktır. İsteğimiz bu tür merkezlerin çeşitlenmesi ve artmasıdır. Emeği geçen herkese teşekkür ediyorum, hayırlı olsun.’
Açış konuşmalarının ardından Akdeniz Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ahmet Ögke, Pir Seyid Hasan Hüsameddin Uşşaki’nin hayatı ile ilgili bilgi vererek açılış konferansını gerçekleştirdi.
Açılış konferansının ardından Soma’da yaşamını yitiren maden işçilerimiz adına Kur-an tilaveti okundu. Genel Sanat Yönetmeni Prof. Dr. Gülçin Yahya Kaçar yönetiminde Gazi Üniversitesi Türk Müziği Devlet Konservatuarı İcra Heyeti çeşitli ilahiler seslendirdi.
Törenin sonunda Akdeniz Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ahmet Ögke’ye YÖK Yürütme Kurulu Üyesi Prof. Dr. İbrahim Hatipoğlu, Prof. Dr. Gülçin Yahya Kaçar’a ise Rektör Prof. Dr. Sait Çelik plaket verdi.
Pîr Seyyid Hasan Hüsâmeddin-i Uşşâkî Kimdir?
Pîr Seyyid Hasan Hüsâmeddin-i Uşşâkî (k.s.) Hazretleri Hicri 880 (M.1476) yılında Buhara'da dünyâya gelmiştir. Buharalı Hacı Teberrük adında bir tüccarın oğludur. Soyu, annesi tarafından peygamber efendimizin torunlarından, imâmı Hasan (r.a.) ve babası tarafından da imâmı Hüseyin (r.a.) dayanır. Böylelikle soyu, Hz. Ali (k.v.) ve dolayısı ile Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.) ulaşır. Yani hem şerif, hem seyyiddir. Esas adı Hasan, lakâbı Hüsâmeddin (Dinin keskin kılıcı) dir.
İlim tahsilini babası Hacı Teberrük hazretlerinin nezâret ve himâyesine de ikmal ederek, fazîlet ve irfan sahibi, zühd ve takvâda ileri, kâmil bir zât olmuş, istidâdının yüksekliğiyle kemâle ermiştir. Babası vefât edince çok üzülmüş, böyle acılı bir halde iken daldığı mâna âleminde kendisine, "Beyhude yere ticaretin zahmetini çekmek, ehli hakikat için zarar ziyandır. Arzun âhirette zevk almak (Allah'a vuslat ve ticareten len tebûr) ise, kesret çarşısından yüz çevirip Anadolu şehirlerinden Erzincan'da bulunan şeyh Emir Ahmet Semerkandî hazretlerine varıp mürid ol, uzlet köşesine çekil" denilmiştir.
Tecelli âleminde, mânen almış olduğu emirden sonra, bir an önce mürşidine mülâki olma arzusu belirmiştir. Babasından miras kalan mal, servet ve kurulu ticaret düzenini, kardeşi Mehmed Çelebi'ye bağışlayarak, kendini bütün dünya bağlarından kurtarmıştır.
Pîr Seyyid Hasan Hüsâmeddin Uşşâkî Hazretleri, içini yakan ilâhi aşk ateşinin tesiriyle Buhara'dan ayrılıp, yaya olarak yola çıkmıştır. Aylarca zahmetli yolculuktan sonra Erzincan şehrine gelmiş ve şeyh Emir Ahmet Semerkandî Hazretlerine mülâki olmuştur. Cenâb-ı Peygamber (s.a.v.) Efendimizin mânevi emri işaretleri ile, irâdesini şeyhine teslim etmiş, biat ve intisap ederek ona mürid olmuştur. Mürşidine olan samimi teslimiyeti sayesinde ve istidâdının yüksekliği ile, kısa zamanda kemâle ve velâyete ulaşarak, veliler safına dahil olmuştur.
Şeyh Emir Ahmet Semerkandî hazretleri, mânen almış olduğu emir üzerine, Pîr Hüsâmeddin Uşşâkî Hazretlerine hilâfetnâme vermiştir. Bunun üzerine Hz. Pîr memur edildiği Uşak şehrine giderek orada yerleşmiştir. Hazreti Pîr 930 hicrî yılından 980 yılına kadar Uşak'ta âşıklar ve ârifler zümresine ilim, şevk ve feyz dağıtmıştır..
Şeyh Emir Ahmet Semerkandî Hazretlerinin âhirete göçmesinden sonra Hz. Pîr şeyhinin yerine irşâd makâmına oturmuş, kısa zamanda şöhreti güneş gibi parlamaya ve yayılmaya başlamıştır.
O sırada Manisa'da vâli olan Pâdişah Sultan II. Selim’in oğlu şehzâde Sultan III. Murad kendisine bir mektup göndererek saltanata (pâdişahlığa) nail olabilmesi için teveccühlerini istirham etmiştir. Uşak’a Hazreti Pîrin huzuruna gelen ulak, ziyareti hakkında tek bir kelime etmemiş ve mektubu da kendisine vermemişken, .Hazreti Pîr, mektubu getiren ulak’a hitap ederek :
"Git şehzâdeye söyle hemen İstanbul’a hareket etsin. Falan günde saltanat tahtına oturacaktır." Cevabını vermiştir. Şehzâde Sultan Murad bu haberi alır almaz hazırlığa başlar ve vakit geçirmeden İstanbul’a hareket eder. Balıkesir’e geldiğinde Sadrâzam Sokullu Mehmet Paşanın gönderdiği heyetle karşılaşır. Sadrâzamın gönderdiği mektubu alıp okuyunca, babası Pâdişah II. Sultan Selim’in öldüğünü öğrenir. Sadrâzam da tahta geçmesi için onu İstanbul’a dâvet etmektedir. İstanbul’a ulaşarak Pîr Hazretlerinin dediği günde Osmanlı tahtına oturur.
Bu olay Pîr Seyyid Hasan Hüsâmeddin Uşşâkî hazretlerinin kâmil bir tasarruf sahibi olduğunu göstermiştir. Bu durum karşısında III. Sultan Murad, Hazreti Pîr'e karşı büyük sevgi, saygı ve bağlılık duymuştur. Bu düşünce ile de Hazreti Pîr’i İstanbul'a dâvet etmiştir. Hazreti Pîr Uşak'ta 50 sene irşâd makamında bulunduktan sonra 100 yaşlarında iken İstanbul'a gelmiştir
Hazreti Pîr Uşak’tan hicret ederek İstanbul'a geldiğinde, pâdişah erkânıyla beraber büyük bir halk topluluğu tarafından hürmet ve tâzim ile karşılanmıştır. Aksaray civarında oturması için bir konak tahsis edilmiş ve bir zaman orada kalmıştır. Daha sonra Fatih’de Nışancı Mehmet Paşa Zaviyesinde kalmıştır.
Pîr Seyyid Hasan Hüsâmeddin Uşşâkî hazretlerinin pâdişahla olan yakınlığından istifâde etmeye çalışan makam ve mevki düşkünleri ona rahat vermemiş, durmadan Hazreti Pîr’i rahatsız etmişlerdir. Bu durumdan sıkılan Pîr hazretleri tekrar Uşak'a gitmek için yol hazırlığına başlamıştır. Bu durumu haber alan pâdişah, Hazreti Pîr’in İstanbul'da kalması için ricada bulunmuştur.
Hazreti Pîr, Pâdişah III. Sultan Murad Han’ın ricasını kabul edip, İstanbul'da kalmağa karar vermiştir.
Bilâhare pâdişahın emriyle Kasımpaşa civarında Hazreti Pîr’in kendi adına tekke ve dergâh inşâ edilmiştir. Orada uzun zaman bir inzivâ hayatı yaşayarak, kendilerine mürid olan sâlikleri zikir meclisleri ve mânevi sohbetleriyle hilâfet makamına vâsıl edip, her birini ayrı ayrı şehirlere irşâd memuru olarak tâyin etmiştir. İslam ve tasavvuf ilminin derinliklerine vâkıf olan ve hayâtı boyunca İslâma ve Kur’ân a hizmet eden Hazreti Pîr, sayısız müridi, kâmil insan olarak yetiştirerek, insanlığa kazandırmıştır. İlim mektebi olarak uzun yıllar görev yapan, İstanbul’da ki dergah ve külliyesi irfan yuvası olmuştur.
Pîr Hüsâmeddin Uşşâkî Hazretleri İstanbul'a geldiği vakit kibârı evliyâullahtan Ümmi Sinân hazretleriyle mülâki olmuş ve bir müddet sonra Ümmi Sinan Hazretleri tarafından kendisine Halvetilik hilâfeti verilmiştir.
Şeyh Emir Ahmet Semerkandî hazretleri, Hazreti Pîr’e Kübreviyye ve Nuri Bahşiyye tarîkatı hilâfetini vermiştir. Hazreti Pîr Hasan Hüsâmeddin Uşşâkî hazretleri de Kübreviyye, Nûri Bahşiyye ve Halvetiye yollarını birleştirerek Uşşâkî yolunu kurmuştur.