Bugün Kent Tarihi Müzesi olarak kullanılan binanın elektrik santrali olduğunu ifade eden Keyvanoğlu, “Eskiden beri adı Fabrikalar Caddesi olan eski itfaiyenin alt sokağında solda “Belediye Elektrik Santralı” vardı. Yıllar yılı hep uyumlu insanların çalıştığı bu merkezde, benim de babamın orada çalışması dolayısıyla unutulmaz anılarım vardır. Önce size bu santralın fiziki planını anlatayım. Cadde üzerinde koca bir demir kapı. Giriş de solda bir bekçi kulübesi, kulübe dediğime bakmayın büyükçe bir oda. Onun önü zemini betonla kaplı meydan, bu meydanın altı olduğu gibi mazot deposu. Hemen solunda ayaklı metal bir mazot deposu daha var. Sol tarafta büyükçe ve boydan boya taş yapı bir bina. Bu bina iki bölümden oluşuyor. Yarısı devasa jeneratörlerin olduğu bölüm, diğer taraf tamir-bakım atölyesi. Bu binanın hemen önünde ikisi birbirine alttan borularla bağlı, biri 5 metre derinliğinde, diğeri 2-2,5 metre derinliğinde havuzlar. Bunların içinde yüzlerce kırmızı süs balığı. Kenarlarında mevsimine göre dikilmiş sebzeler. Tüm bunların güzelliğini tamamlayan ise, su içmeye gelen onlarca-yüzlerce ev ve dağ güvercinleri. Bu havuzların ayakucunda 15-20 metre yüksekliğinde tuğladan yapılmış bir baca. Santralın sağ tarafında ise 150-200 metrekare büyüklüğünde 1-1,5 metre derinliğinde bir başka havuz. Bu havuzlar ne işe yarardı? Bu havuzlar dev jeneratörleri soğutma amaçlı yapılmışlar” dedi.

452056017 10220077081156693 1538803998417819622 N

DOKUZSELE ÇAYINDAN BESLENEN BİR YAPIYDI

“Giriş kapısının tam karşısına gelen duvarın önünde ise taş örgü ile yapılmış bir kuyu. Üstü açık bu kuyu, dokuzsele çayından beslenirdi. Daha sonra belediye bu kuyunun suyunu inşaatlara ve sulama işleri için satmaya başladı. Su almak isteyen tankerler, römorklar çoğunlukla kuyruk olurlardı” diyen Keyvanoğlu, şöyle devam etti:

“Bu Askeri üs görünümlü merkez bana belediyenin kalbi gibi gelirdi. Telaşlı koşuşturmalar, gelenler-gidenler, bağrışmalar, gülüşmeler arasında geçen saatler, günler… Asıl kıyamet şehir merkezinde veya herhangi bir bölgede oluşan elektrik kesilmesiydi. Telefon bir saniye durmaz, elektrik ne zaman gelecek soruları. Hemen ardından İnter kamyona monte edilmiş merdivenli araç, acil olarak olay mahalline intikal ettirilir. Geri dönüşte birer kahraman edasıyla olayın (elektrik kesilmesinin) nasıl çözüldüğü kimlerin ne yaptığı yüksek ses perdesiyle ballandıra ballandıra anlatılır. u kamyonun da ayrı bir hikâyesi var. Yeri gelmişken onu da aktaralım isterseniz: 1962 yılında şehir şebekesi yenileme çalışmaları devam ederken Amerika tarafından bu İnter kamyon (olduğu gibi, müştemilatı ile birlikte) ve Ford pikap hibe edilmiştir. Bu pikabın ilginç bir özelliği vardır. Dönemin Belediye Başkanı olan Hakkı Yağcı’nın da makam arabasıdır. Acil ihtiyaçlar vukuu bulduğunda makam arabası anında hizmet arabası olarak emre amadeydi. Hakkı Yağcı’nın makam arabası olan bu aracın ne olduğu bilinmiyor.1970’li yılların başında alınan kırmızı Fargo pikap ise bugün belediyemiz tarafından bulunmuş ve rektifiye edilerek Uşak Kent Müzesi’ne konulmuştur.  Birde direkleri taşımak, trafoları taşımak için 64 AC 008 plakalı bir Dev gibi bir FİAT kamyon vardı.”

452592899 10220077052595979 3010381526016346804 N

ELEKTRİĞİN UŞAK’TAKİ SERÜVENİ NASIL BAŞLADI?

Uşak’ta havalar sıcak seyretmeye devam edecek Uşak’ta havalar sıcak seyretmeye devam edecek

Keyvanoğlu, “Peki, bu vazgeçilmez olan elektriğin Uşak serüveni nasıl başladı? Hangi aşamalardan geçti? Bu soruların cevaplarını yaşayan tarih iki ustamızdan dinliyoruz. Biz sordukça onlar heyecanlanıyor; o günlere tekrar dönüyorlar sanki: Birisi Elektrik Fen Memuru Remzi Gülenç, diğeri Elektrik Şebeke Şefi İsmail Kaskı. Uşak elektrik sisteminde emeği geçen çok saygın ustalardan sadece ikisi. O zamanlar tabii ki elektrik işletmesi belediyeye bağlı bir birim. İlk elektrik 1909 yılında kullanılmaya başlandı. İlk elektrik üretimi şimdiki Muzaffer Mert İş Hanı’nın olduğu yerde yapılırdı. Burası temizlik işlerine ait bir binadır. Eskiden iki tekerlekli at-eşek arabalarıyla çöp toplama işi gerçekleştiğinden onlar da bu binada idi. Elektrik üreten jeneratör odunla çalışan buharlı bir makine idi. Bu jeneratörün kapasitesi 100-110 Kw./saat (tahmini) idi. Elektrik ücreti yapılan harcamanın bölünmesi ile yapılırdı. Ayda ne kadar masraf yapılmışsa o kadar gelir toplanırdı. Halk arasında bu makineye lokomotif denirdi. Kapasitesi çok düşük olduğundan belli saatlerde elektrik üretirdi, belli bir zaman sonra mazotla çalışan dizel adı verilen jeneratörler çıkınca bu santral kuruldu ve üç adet sipariş edilerek Uşak’a getirildi. Bunların en büyüğü GROSLEY markaydı ve İngiliz yapımıydı. Bu jeneratörün kapasitesi 350 Kw./saat idi. İkincisi MAN markaydı Alman malıydı. Bu jeneratörün kapasitesi de 250 Kw./saat idi. Üçüncüsü SKODA markaydı ve Çek malıydı. Bu jeneratörün kapasitesi ise 150 Kw./saat idi. (Şeker Fabrikası’nın ilk makineleri de SKODA markaydı.) 1960’lı yıllara kadar Uşak’ı bu üç makine getirdi. 1960’lı yılarda artan elektrik talebi üzerine Gediz Kayaköy’den elektrik alımına başlandı. O yılarda da şehrin elektrik şebekesi yeniden düzenlenip ek trafolar yapılmaya direkler dikilmeye başlandı, daha doğrusu bu çalışmalara hız verildi. Elektriğin akımını dengelemek için Aybey Mahallesi’nde bir trafo kuruldu. 1970 Gediz Depremi’ne kadar bu böyle devam etti. Depremde hasar gören direkler ve Kayaköy tesislerinden elektrik gelmedi. İşte en büyük görev o zaman bu üç cefakar makineye düştü. Tam kapasite ile günlerce çalıştı. Fırınların ve şehrin suyunu sağlayan Karabol su deposu öncelikli olarak hiç elektriksiz bırakılmadı. Ne zaman ulusal şebekeye bağlanıldı, bu makinelerin vefası-cefası unutuldu. 1970-1971 yılarında Afyonkarahisar üzerinden gelen şebeke ulusal ağdan elektrik almamızı sağladı. Elmalıdere’deki trafo da buradaki akımı kontrol etmek için yapıldı ve makineler için beklenen son gelmişti. En büyük makine olan Grosley, Gediz Kara Elmas Madencilik’e satıldı. Skoda, Cevher Madencilik’e satıldı. Man ise Karahallı Belediyesi’ne hibe edildi. Elektrik santralının hiçbir özelliği kalmayınca önce baca yıkıldı, ardından havuzlar kapatıldı. Bu içi boşalmış ruhu gitmiş bina da Tedaş’a devredildi. Uzun zaman Tedaş’a hizmet veren binayı şimdilerde belediye geri alıp Uşak Kent Müzesi yapmayı düşünüyormuş. İnşallah hayırlısı olur. Bakalım çilekeş binaya tekrar eski muhabbetini verebilecek miyiz?” dedi.

Editör: Ali ARASLI